40 Sayısının Gizemi

 

Hemen hemen bütün kültürler sayılarla ilgilenmiş, hatta sayıların yaşamdaki rollerini biraz da abartmışlardır. Filozoflar da her şeyi sayıyla açıklamaya çalışmışlar, sayıların gizli, ahlâki ve sembolik güçleri olduğunu, âlemin bile belirli sayısal ilişkilere göre yaratıldığını ileri sürmüşlerdir.

‘1’ sayısı tekliği ve yaratanı simgelediği için bütün inanç sistemlerinde kutsaldır. Günümüzde pek bilinmese de tarih boyunca çeşitli toplumlarda ‘3’ mükemmelliğin, ‘5’ yaşam ve sevginin, ’72’ bolluğun sembolü olmuşlardır.

‘7’ sayıların en kutsalıdır. İlk çağlarda bilinen 5 gezegen ile Güneş ve Ay’ın toplam sayısının yedi oluşu, Tevrat’ta Tanrı’nın evreni altı günde yaratıp 7. gün de dinlendiğinin belirtilmesi ‘7’ sayısına gizemli ve uğurlu bir sayı olarak bakılmasına neden olmuştur. Göklerin yedi kat oluşuna olan inanış, müzikteki ana nota ve ana renklerin, haftanın günlerinin yedi tane oluşu, Roma’nın, İstanbul’un yedi tepe üstünde kurulmuş olmaları, bu sayının gizemini iyice arttırmıştır.

’12’ sayısının gizemi gökyüzündeki 12 yıldız grubundan (burcundan) geliyor fakat bu sayının asıl özelliği 2, 3, 4 ve 6 ile bölünebilmesi ve eski çağlarda en çok kullanılan sayı birimi olmasıdır. ’12’ sayısı bugün bile düzine adıyla sayı birimi olarak kullanılırken katları 24, 60 ve 360 da zaman ve açı birimleri olarak kullanılıyorlar.

’40’ sayısıysa daha çok İslam toplumunun günlük yaşamında en çok kullanılan sayıdır. İçinde 40 sayısı geçen isim ve deyimlerin bazıları şunlardır: Kırkpınar, 40 haramiler, kırk-ikindi yağmurları, 40 dereden su getirmek, 40 bir kere maşallah, 40 ev kedisi, 40 para, 40 yılın başı, 40 yılda bir, 40 yıllık dost. 40 katır mı-kırk satır mı, bir fincan kahvenin 40 yıl hatırının olması…

Kırk sayısının özel ve uğurlu bir sayı olduğuna, kimi tabiat varlıklarını temsil ettiğine çok eski çağlardan beri inanılır. Dinde, matematikte, astronomide, astrolojide, edebiyat ve tasavvufta ayrı ayrı anlamlan vardır.

Kırk sayısı eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri üstündeki dönüm sürelerini gösterir. Tevrat’ta da insanın yaş dönemlerini belirtir. Büyük ihtimalle ‘kırkından sonra azmak’ya da ’40’ından sonra saz çalmak’ deyimleri de buradan kaynaklanır.

Eski doğu ülkelerinde, Hindistan’da ve Türklerde büyük önem taşıyan 40 sayısı sonradan İslam inançları içersine girdi. Kırk sayısı Kurân’da ve onun hükümlerine dayanan hadislerde de geçer. Bunların biri de insanın 40 yaşında olgunlaşmasıyla ilgilidir. Hz. Muhammed’e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların 40 kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı geliştirdi. İnsanın malının kırkta birini zekat olarak vermesi de bununla ilgilidir.

Ayrıca, insanlar tarafından Nuh tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra oluştuğuna, Tanrı’nın Hz. Adem’in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi’nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve 40 yıl yeryüzünde kalacağına inanılır.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski