Osmanlı’da Müteahhitler Devri

 

Osmanlı’da Müteahhitler Devri

Osmanlı’da Müteahhitler Devri – Özgün Kabacaoğlu

Konuya girmeden önce, müteahhit kelimesi ne demek hemen bakalım TDK sözlükten.

TDK’da açıkça yüklenici olarak geçen kelime, günümüzde sıklıkla inşaat yüklenicilerini tanımlamak için kullanılmaktadır.

Osmanlı’da ise bu sözcük çok farklı anlamlarda kullanılmıştır. Konumuz açısından ise Osmanlı vergi sistemi içerisinde yer alan mültezimleri ifade etmek için kullanacağız.

Osmanlı, 16. yy sonlarını yaşarken, ateşli silahların iyice yaygınlaşması, Avrupa’da yaşanan askeri devrim gibi sebeplerle, sipahi kuvvetlerini ikinci dereceye düşürmek zorunda kalmış, bununla paralel, tımar yerine iltizam sistemini devreye sokmuştur.

Konumuz açısından iltizam sistemini kısaca burada anlatmak gerekirse:

İltizam sistemi, aslında ilk zamanlardan beri mevcut bulunmakta olan bir sistemdir. Burada, söz konusu vergi geliri, bu işi yüklenen bir mültezime, çoğunlukla ihale yoluyla verilmektedir. Kişi bu geliri direkt devlete verir, kârı ile birlikte hesaplanan meblahı da sonrasında halktan vergi olarak devlet adına toplar. Merkez hazine için kullanılan yöntem, tımar sebebiyle dar alanda geçerlidir, iktisadi derinliği nispeten sınırlıdır. Tımar sistemi ile denge sağlar. Ne zaman ki tımar sistemi daralma, ikinci plana düşmeye başlar, denge gücü kaybolan tımar düzeni sebebiyle iki – üç yıllığına vergi toplama görevi yapan mültezimler rakipsiz kalır.

İltizam sistemi elbette, düzgün işletildiğinde dönemin koşullarına uygun bir sistemdir ama bir sakatlık vardır ki o da denge… Denge bir kere kayboldu mu orada irade kaybolur. Küçük yaştaki padişahlar devri de eklendiğinde, artan rüşvet – yolsuzluklar ile birlikte, iltizam sistemi büsbütün, iki üç yıl içinde maksimum gelir sağlamak için uğraşan, yağma yapan, yarını düşünmeyen insanların eline bırakmıştır köylüyü, şehirliyi. Zira, sistem ihale haliyle, yani müteahhitler elinde, gündelik kar sağlayan bir guruba kalmıştır.

Osmanlı’da Köprülü restorasyonuna kadar, Yani 17. yy ilk yarısı boyunca, rüşvet, yolsuzluk, her yerdedir. Devlet, idealist kişilerin uzağındadır. Kar ve rant hırsındaki idareciler, yarını düşünmez. Ulema sıklıkla çaresizdir. Elbette, Venedik tehditi altında, başta hanedanın kendisi ve artık iflas eden hazine, bu sürdürülmez durumda çareler aramış, o çarenin adı Köprülüler devri olmuştur.

Köprülü restorasyonu, devleti bu iki yıllık kar peşinde koşan adamlardan temizlemektir bir bakıma. Yerlerine kaydı hayat şartı ile gelen malikane sahiplerini koymuş, uzun vadeli, sürdürülebilir bir vergi politikası yürürlüğe alınmış, rüşvet ve yolsuzluk, denge politikaları ile azaltılmış ve göz ardı edilebilir seviyelere çekilmiştir.

  1. yy, bize çok açık bir halde, bir ülkenin, müteahhitler ile değil, devlet adamları ile idare edilebileceğini gösterir. Öyledir ki, halkı ve hükümeti, kısa vadeli karlara teslim eden zihniyet, bütün Anadolu’nun kana bulanmasına sebebiyet verdiği gibi, İstanbul’un da Venedik tehdidi altında, korku dolu yıllar geçirmesine sebep olmuştur. Hazine boşalmış, devlet, memuru ve askerine maaş ödeyememiş, isyanların ardı arkası da kesilmemiştir. Bu şedit düzenden ise kimse kazanamamıştır, zira her gelen mütaahhitler gurubu, ilk başta halkın desteği olmadan gelemeyeceği için, ilk yaptıkları, öfkeli kalabalıkları yatıştırmak ve kendi soyacakları zenginlikleri bulabilmek için, devlet adına eski grubun hazinelerine el koymak olmuştur.

Bu sebeple, Köprülü devri, devleti, devlet adamlarına, sürdürülebilir ekonomiye, yarını değil, gelecek nesilleri düşünen idarecilere iade etme devridir bir bakıma. İyi ki olmuştur, iyi ki yaşamıştır bu liderler. Allah mekanlarını cennet kılsın.

Kaynak: Osmanlı’da Müteahhitler Devri

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski