Türklerde Kurban Mitolojisi
Çoğu zaman, yılda iki kez, Gün-Ay eşitliğinde, yani ekinoks dönemlerinde kurban adanır. Kurban töreni, bahar bayramının en önemli olayı sayılır. Göğe adanan kurbanlar, Türkler bir taş dibinde kurban sunduktan sonra bölgeye çiçekli sazlar, ağaçlar dikerler ve kutsal orman meydana getirirlerdi. Bu yaratılışın ve yeniden doğuşun sembolik olarak tekrar edilmesidir. Türklerde kurban ritüeli, sunak direklerinin yanında ya da bir ağacın dibinde gerçekleştirilir. Bunun nedeni, gökyüzüne uzanan bu nesnelerin, dünyanın merkezini simgelemesi ve Tanrının kapısı sayılan Kutup Yıldızı ile bir bağ oluşturmasıdır.
Türklerin kurban ayinlerinde at, koç, koyun ve geyik gibi hayvanlar seçilir. Kurbanlar “Kanlı Kurban” ve “Kansız Kurban” olarak ikiye ayrılır. Kansız kurbanlara “Saçı” adı verilir Atlar öteki dünya hayvanıdır. Kam’ların ve Alplerin en önemli bineğidir. Ruhları Tanrının kapısına taşır. Kaşgari’ye göre At “Ay” hayvanıdır. Beyaz atlar özellikle alnında beyaz leke bulunan atlar kutsaldır ve “Ay” ile bağlantılıdır.
Kurban edilen hayvanın kanı aday kam’ın yüzüne, gözüne ve kulaklarına sürülür
Kurban olarak seçtikleri özel beyaz atları, doğu yönüne sürer ve serbest bırakırlar. Gök Tanrıya kurban edilecek hayvan rastgele seçilmez. Onun için beyaz atlar seçilir.
Kaynak: Nuray Bilgili.
ESKİ TÜRKLERDE KURBAN:
Türklerin eski inanç sistemine göre aşağı yukarı kurbansız ayin yapılmaz. Kurban mefhumunun da eski Türkçede tam karşılığı kesin olarak bilinmemektedir. Günümüz Türk boylarında tayılga ve hayılga kelimeleri varsa da, Moğolcadan geçtiği düşünülmektedir. Saha Türkçesinde kurban anlamına gelen kereh sözü vardır. Oyunun iştirakıyla ruhlara sunulan kurbana denilir. Kurban edilen atın, sırıklara takılan derisine de bu ad verilir. Eski Türk yazıtlarında da bu kelimeyi görmek mümkündür.
Kanlı kurbanlardan başka bir de kansız kurbanlar vardır. Saçı denilen buğday, süt, kımız, yağ gibi armağanlar ile yalma denilen ağaçlara veya kamın davuluna bağlanan paçavralar, ateşe yağ atma, tözlerin ağızlarını yağlama ve kımız serpme gibi törenler bu kansız kurbanlardır. Kansız kurbanların en önemlisi ruhlara bağışlanarak başı-boş salıverilen hayvanlardır. Bu tür kurbanlara eski Türkler “ıduk” demişlerdir. Bunun kelime karşılığı “salıverilmiş”, “gönderilmiş” demektir. Terim olarak “tanrıya gönderilmiş, tanrıya bağışlanmış hayvan” anlamını taşır. Bu hayvana yük vurulmaz, sütü sağılmaz, yünü kırpılmaz.
En önemli kurban attır. Attan sonra koyun gelir. Gerek bugün Kök Tengri dinini devam ettiren Türklerde, gerekse müslüman olmuşlarda kurban için en makbul hayvan erkek olanlardır. Dede Korkut hikayelerinin kahramanları Oğuz Türkleri kurban olarak “attan aygır, deveden buğra, koyundan koç” kesmişlerdir. Kırgız ve Kazaklarda da aynı motiflere rastlanılır.
Kurban edilen hayvanların kemikleri kırılmaz. Köpeklere verilmez. Ateşe atılır veya yere gömülür. Bazı özel törenlerden soma kurban kemikleri toplanarak, bir kaba konulup, kayın ağacına asılır. At kurbanlarının kafatası ise bir sırık üzerine konulur.
Kurban Dünyanın en eski mitlerinde, örneğin Sümerlerde, yaratılış eylemi Marduk’un Tiamat’ı kurban etmesi ile başlamıştır. Arkaik dönemlerde, varoluşun sürmesi ve yaratılışın devam etmesi için, Tanrıya bir “Can” bahşedilmesi yani “Kurban” verilmesi düşüncesi yaygındı. Bu yüzdendir ki; kurban ritüelleri, kutsallaştırılmış bir mekanda ve kutsal bir zamanda gerçekleştirilir. Bu aynı zamanda, kutsal olmayanın kurban aracılığıyla, kutsal olanla iletişim kurma yoludur. Ünlü Mitolog ve dinler tarihi profesör’ü Mircea Eliade’ya göre; Her dinsel bayram, her manevi tören zamanı,efsanevi bir geçmiş içinde başlangıçta meydana gelmiş olan kutsal bir olayın yeniden güncelleştirilmesinden ibarettir. Türklerde Yer, Gök ve Atalara kurban verme çok eski bir gelenektir.
Çoğu zaman, yılda iki kez, Gün-Ay eşitliğinde, yani ekinoks dönemlerinde kurban adanır. Kurban töreni, bahar bayramının en önemli olayı sayılır. Göğe adanan kurbanlar, tüm kurbanlar arasında ilk sırada yer alır ve çok önemlidir. Çünki Gök, en önde gelen Tanrıdır. Dağların da Kurban ritüellerinde çok büyük önemi vardır. Dağlar Kutsal mekanlardır ve Gök tanrıya en yakın yerler olarak düşünülür.
Göktürk döneminde atalar mağarasına giden kağanlar, burada atalarına kurban keserek saygı duruşunda bulunurlardı. Mağara sembolü çok anlamlıdır, yeniden doğuş ve sonsuz yaşam ile ilişkilidir. Yakutlar kutsal saydıkları büyük taşların yanında kurban keserler ve Tanrıdan yardım isterler. Türkler bir taş dibinde kurban sunduktan sonra bölgeye çiçekli sazlar, ağaçlar dikerler ve kutsal orman meydana getirirlerdi. Bu yaratılışın ve yeniden doğuşun sembolik olarak tekrar edilmesidir.
Türklerde kurban ritüeli, sunak direklerinin yanında ya da bir ağacın dibinde gerçekleştirilir. Bunun nedeni, gökyüzüne uzanan bu nesnelerin, dünyanın merkezini simgelemesi ve Tanrının kapısı sayılan Kutup Yıldızı ile bir bağ oluşturmasıdır. Bunlar kurbanın ruhunu yukarıdaki dünyaya yani Tanrıya ve ata ruhlarına taşımaya yarar.. Türklerin kurban ayinlerinde at, koç, koyun ve geyik gibi hayvanlar seçilir.
Kurbanlar “Kanlı Kurban” ve “Kansız Kurban” olarak ikiye ayrılır. Kansız kurbanlara “Saçı” adı verilir. Genellikle kımız ve kısrak sütü toprağa ve dört ana yöne serpilir. Yakutlar “Yüce Beyaz Yaratıcı Tanrı”, “Ürüng Ay Toyon” adına “Iduk” yani “Adak” olarak seçtikleri özel beyaz atları, doğu yönüne sürer ve serbest bırakırlar.
Kurban Nasıl Seçilir?
Gök Tanrıya kurban edilecek hayvan rastgele seçilmez. Onun için beyaz atlar seçilir. Şamanların göğe çıkış törenleri, Gök Tanrıya sunulan bir At kurbanı ile gerçekleşir. Şaman kendisine çayırlıkta bir yurt kurar ve yurdun içine, gövdesine dokuz basamak oyulmuş bir kayın ağacı diker.
Kayının tepesi, yurdun üstündeki açıklıktan dışarı çıkar ve bir bayrak asılır. Yurdun çevresine dikilen kayın ağaçlarına, üzerinde at kuyruğu olan bir tuğ asılır. Sonra çeşitli törenlerle birlikte, şaman seçtiği beyaz at’ın boynunu kırarak öldürür. Kanın yere akmaması çok önemlidir. Kurban töreninden sonra, hayvanların kemikleri kırılmaz. Kemikleri yakılır ya da toprağa gömülür. Bazen de kemikler bir torbaya konup kayın ağacına asılır. Kanlı kurban töreni esnasında Şaman, Türkler tarafından kutlu sayılan Ardıç ağacı ile de tütsü yapılır. Kurban edilen at’ın kafası bir sırık üzerine konur.
Altaylılar ve Yakutlar kurban olarak kestikleri atın derisini bir sırığa geçirip, tıpkı at şekline sokup asarlar. Buna Altaylılar “Baydara” Yakutlar “Tabık” derler. Türklerde ölen savaşçı alpler atlarıyla birlikte gömülür. Kurban edilen at’ın öteki dünyada Alp’i taşıyacağına inanılır. Bu anlayış İslamiyetten sonra da devam etmiştir. Anadoludaki inanışa göre kurban edilen hayvan, öteki dünyada sırat köprüsünü geçirecektir. Bu şekilde kan dökmeden hayvan öldürme hemen hemen İskitlerden bu yana, bütün Türk halklarında yaygın bir gelenektir. Fakat yer ve yerle ilgili diğer kutsal varlıklar için yapılan kurban ayinlerinde kan, özellikle toprağa akıtılmaktadır. Yer Tanrıçası olarak kabul edilen, hayvan ve bitkilerin koruyucusu, yeryüzü ana içinde kurban ritüelleri yapılır. Kurban ritüelinden önce sekiz köşeli, sarı göbekli, Ana Hatundan izin alınır.
Kozmolojik Olarak
Türk kozmolojisine göre; Sekiz köşe sekiz yöndür ve toprak unsuru sarı renk ile sembolize edilir. Dualar eşliğinde sekiz yön ve bu yönleri temsil eden ruhlar kutsanır. Yer için Boğa kurban edilir. Kurban ritüeli ile ilgili olarak, yer için seçilen hayvanların boynuzlu olması büyük bir olasılıkla Ana tanrıça kültü ile alakalıdır. Çünkü tüm arkaik toplumlarda Ana Tanrıça heykelcikleri boynuzlu olarak tasvir edilir ve bu simge bolluk bereket ve yeniden doğuş ile ilgilidir. Muhtemelen geyik kurbanı da Ana Tanrıça ile alakalıdır.
Erlik, yani yer altı tanrısı için kara bir boğa ya da inek kurban edilir. Çünki, Erliğin yer altındaki bineği bir boğadır. Türklerde kurban ritüeli için beyaz atların seçilmesi, çok açık olmasada muhtemelen, gökyüzü simgeciliği ile ilişkilidir. Atlar öteki dünya hayvanıdır. Şamanların ve Alplerin en önemli bineğidir. Ruhları Tanrının kapısına taşır. Kaşgari’ye göre At “Ay” hayvanıdır. Beyaz atlar özellikle alnında beyaz leke bulunan atlar kutsaldır ve “Ay” ile bağlantılıdır.
Kazak-Kırgız folklorunda “Töbel Baytal”, alnında beyaz leke bulunan bir kısraktır ve Tanrı için kurbanlık olarak seçilen kutsal bir hayvandır. Türklerde Şamanlığa geçiş aşamalarından bir tansi kurban ritüelidir. Kurbandan sonra, şaman bir kayın ağacına tırmanır ve tepesine 9 çentik atar. Bu tören sembolik göğe yükselme ritüelidir. Kurban edilen hayvanın kanı aday şamanın yüzüne, gözüne ve kulaklarına sürülür. Bu günümüzdeki kurban ritüellerinden sonra, hayvanın kanının alına sürülmesi ile de alakalıdır.
Türkler kurban edilen hayvanın sırtında cennete ya da Tanrı katına ulaşacaklarını düşünürlerdi.Bu düşünce İslamiyette öncede vardı ve Alpler atları ile birlikte gömülürdü. islamiyettede bu gelenek devam etmiştir. Ölenin ardından kesilen özellikle boynuzlu hayvanların boynuzları (Koç gibi), mezar başlarına konmuştur.Kurban edilen hayvanın sırtında sırat köprüsünden geçileceği inancı gelişmiştir.Türkmenlere ait Nokhur Mezarlığında, tahta mezar başlıklarının tepesindeki koç boynuzları ölen kişinin ardından kesilen ve bu ritüel için hazırlanan hayvanları ifade etmektedir.