Echelon İstihbarat Paylaşım Ağı Nedir?
Echelon, hakkında az kişinin bilgi sahibi olduğu uluslararası bir istihbarat paylaşım ağıdır. Echelon, aslında, içinde Türkiye’nin de bulunduğu UKUSA Sinyal İstihbarat İttifakı’nın uydu ve bilgisayar programı olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede Irak Savaşı, stratejik ortaklık, İran vs. derken bu hengamede Türkiye’nin durumunun ne olduğunu merak etmemek elde değil. İşin siyaset ve siyasetçilerle ilgili boyutları sanıyorum pek derin değil, bu muhitte haberi olan az; bu daha çok ordu ve istihbarat kurumlarıyla ilintili bir mesele. Okuduğum bir kitapta, dünyanın değişik yerlerindeki Amerikan istihbarat dinleme araçlarının plastik koruyucu tabakayla örtülmüş büyük antenleri de barındırdığı yazılıydı. Tam olarak bir golf topunu andirdigi söylenmisti; sanirim asagidakiler golf topuna epey benziyor.
Bu fotoğraflar İngiltere’den alınmış; ancak Türkiye’de bunlardan var mı, varsa nerelerde ve ne kadar var o da merak konusu. Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir kulak: Echelon. Amerika Birleşik Devletleri’nin sürekli inkar ettiği Echelon’un varlığı resmi olarak ilk kez, 23 Mayis 1999′da Avustralya, Canberra’daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) Başkanı Martin Brady’nin yaptigi açıklamayla kabul edildi.
Brady, ülkesinin 50 yıldır var olan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parçası olduğunu kabul eden ilk kisi oldu. Bu gelişme, üye ülkeleri en çok da ABD ve İngiltere’yi rahatsız etti. Sisteme 5 ülke üye idi ve diğer üyeler, Yeni Zelanda ve Kanada idi. Ayrıca, çeşitli müttefik ülkelerde de Echelon’un üsleri bulunuyordu.
1960′ta eski ajanları itiraf etti Dünyanın gizli bir kulak tarafından dinlendiğini, aslında 1960 yılında ortaya çıkmıştı. Rusya’ya iltica eden iki NSA görevlisi, Bernon Mitchell ve William Martin, 6 Eylül 1960′da Moskova’da bir basin toplantısında NSA’nın 2000 dinleme istasyonuyla, bunların kurulu oldukları ülkeler de dahil olmak üzere en az 40 ülkenin gizli haberleşmesini dinlediğini açıkladılar.
Dünyanin her yanına dağılmış olan istasyonlardaki binlerce analistin mesajlarını izlediği “mimli” kişiler arasında, Afrikalı gerilla liderlerinin yanı sıra, Viyetnam Savaşına karşı çıkan aktris Jane Fonda ile bebek bakımı uzmanı Dr. Benjamin Spock da bulunuyordu. Avrupanın yüzde 90′ini dinliyen sistemin varlığının ilk kez Echelon’a üye ülkelerden biri olan Avustralya tarafından kabul edilmesinden sonra Avrupa Birliği harekete geçti.
ABD’den istihbari olarak geri kalmamak için, hemen bir rapor hazırlattı. Echelon hakkında Avrupa Parlementosundaki ilk rapor 1988′de yayınlandı. AB raporuna göre ABD, Avrupadaki telefon, faks ve e-posta haberleşmelerinin %90′ini Echelon sistemiyle denetliyordu.
Raporun açıklanmasının ardından İtalya, Echelon’un bilgi toplama yöntemlerinin İtalyan kanunlarına aykırılığının incelenmesi için bir komisyon kurdu. Danimarka Parlamentosu da benzer bir araştırma başlattı ve 1999′da, ABD’deki elektronik mahremiyet örgütü EPIC, Echelon’la ilgili olarak ABD hükumetini mahkemeye verdi. AB’nin ‘Echelon’u Enfopol AB raporunun hazırlanmasının amacı, ABD’nin dünyayı dinleme faaliyetlerinin bir benzerinin Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilmesiydi.
AB’ye üye ülkeler, ABD’nin internet de dahil olmak üzere dünya iletişimini gizli bir biçimde takip etmekte kullandığı Echelon adli sistemine bir “rakip” çıkarma hazırlığı yapıyor. AB’nin dinleme sistemine Enfopol adı veriliyor. Öte yandan ABD ve Echelon üyeleri olan, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya’nın yanı sıra, Rusya, Çin, Danimarka, Hollanda, İsviçre, Fransa ve İsrail gibi devletlerin de benzer sistemler kullandığı biliniyor.
Ticari sırları da çalıyorlar
Echelon’un ortaya çıkışıyla birlikte, ABD’nin uluslararası ihalelere girecek Amerikan şirketleri için rakiplerin sırlarını çalmak için de sistemi kullandığı öne sürüldü. İddiaya göre, ABD firmalarının katılacağı ihalelerde rakip şirketlerin iletişimi dinlenerek milyarlarca dolarlık kazanç sağlandı. Avrupa Birliği, İngiltere dışında bu ağa karşı engelleme çalışmalarını yoğun biçimde sürdürüyor.
Tüm haberleşmeyi zapt ediyor
Avrupa Parlamentosu’na 1999′da elektronik istihbarat konusunda sunulan ikinci raporun yazarı olan Duncan Campbell’e göre Echelon, ABD’nin en büyük istihbarat örgütü olan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından, ticari ve askeri iletişim uyduları aracılığıyla yapılan haberleşmeyi zapt edip incelemek için geliştirilen bir araç.
Sistemin öteki parçaları da internet, yeraltı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi zapt ediyor ya da özel uydularla haberleşme sinyallerini topluyor.
Kökleri Enigma’ya kadar uzanıyor
Echelon’un kökleri İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar uzanıyor. Nazi Almanya’sına karşı savaita ittifak yapan İngiltere ve ABD, doğal olarak istihbarat alanında da yakın bir iş birliği yaptılar. Alman şifre makinesi Enigma’nin şifresini çözmekle görevlendirilen matematikçi ve bilgisayar teknolojisinin önderi Alan Turing ve ekibi, şifreyi başarıyla çözdü ve anahtarını Amerikalılar’a da verdi. Amerikalilar da Japonlar’in askeri şifrelerini çözerek İngilizler’e verdi. İki ülke bu yolla düşmanlarının radyo haberleşmelerini dinlediler ve yüz binlerce gizli mesajı çözdüler. Savaşın sona ermesinin ardından NSA ve İngiliz Devlet İletişim Karargahı GCQH 1947 yilinda UKUSA (İNGİLTERE-ABD) anlaşmasını imzaladılar. Daha sonra İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın elektronik istihbarat birimleri de anlaşmaya katıldı. Nihayet Bati Almanya, Danimarka, Norveç ve Türkiye de UKUSA kapsamına “üçüncü ülkeler” olarak eklendiler.
İngilizce konuşan beş ülke dünyanın çeşitli bölümlerindeki haberleşmeyi izlemek üzere iş birliği yaptılar. İngiltere’nin payına Afrika ile Urallar’a kadar Avrupa düştü. Kanada, kuzey enlemleri ve Kuzey Kutbu’ndaki, Avustralya da Okyanusya’daki iletişimi izleme sorumluluğunu üstlendiler. Echelon sisteminde üye ülkeler adına Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), Kanadalı (CSE), İngiliz (GCHQ), Yeni Zelandalı (GCSB) ve Avustralya’daki DSD (Savunma Sinyalleri Müdürlügü) görev yapıyor.
DÜNYANIN EN BÜYÜK KULAĞI
NSA Amerika’da dinleme faaliyetlerini yürüten üç ayrı kuruluş bulunuyor; NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı), FBI (Federal Araştırma Bürosu) ve CIA. ABD’nin ‘en büyük kulağı’ olan NSA, Başkan Harry S. Truman’ın 24 Ekim 1952′de imzaladığı ‘çok gizli’ genelgeyle kuruldu. Truman bu yeni kuruluşa, dünya çapında iletişim istihbaratı görevi verdi. Önceleri diplomatların ve askerlerin şifreli telsiz görüşmelerini dinleyen NSA, daha sonraları uluslararası sivil telefon görüşmelerini de hedefleri arasına aldı. 1960′li ve 70′li yıllarda ortaya çıkan yönlü telsiz haberleşme ve uydu teknolojisi NSA’nin isini daha da kolaylaştırdı. Artık havaya çıkan hiç bir radyo sinyali, hiç bir telefon görüşmesi NSA’nin dünya yüzeyine dağılmış binlerce uzmanının eline düşmekten kurtulamıyordu.
NSA, kurulduktan hemen sonra, gizli bir iç yönetmelik çıkararak CIA ile iş bölümü yaptı. CIA de bir yıl sonra, kendi sınırlarını belirlemek amacıyla FBI ile pazarlığa oturdu. CIA’nin ülke içindeki faaliyet alanı çizildi. NSA’da halen 21 bin personel görev yapuyor. Bu rakam bazı iddialara göre 50 bin civarında.
ABD, elektronik istihbarat için yılda 20 milyar dolar harcıyor. NSA’nin yıllık bütçesi ise 3,6 milyar dolar. NSA’nin Boeing 707 uçak gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçakları ABD hava kuvvetleri içinde bağımsız olarak görev yapıyor. ABD donanma gemileri görünümündeki gemileri okyanus ve denizleri denetliyor.
NSA’nin yer istasyonlarının ABD büyükelçiliklerinde ya da ABD’ye dost ülkelerin topraklarında, ev sahibi ülkelerin denetimine tâbi olmaksızın faaliyette bulunduğu sanılıyor. Sistemin parçaları, internet, yer altı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi ele geçiriyor ve uydular vasıtasıyla NSA merkezine iletiliyor.
Gücün tanımlanması epey zor bir meseledir; ancak söyle bir tanım (Ahmet Davutoğlu – Stratejik Derinlik) yerinde gözüküyor: G= (Sv + Pv) x (SZ+SP+Sİ)
Bu tanımda/formülde;
G=güç Sv=Sabit Veriler (Nüfus, Coğrafya, Tarih, Kültür)
Pv= Potansiyel Veriler (Ekonomik Güç, Teknolojik Güç, Askeri Güç)
SZ= Stratejik Zihniyet
SP= Stratejik Planlaması= Siyasi İrade
Bu durumda teknolojik ve askeri gücün ne denli önemli olduğunu ve stratejik bir zihniyetin elinde daha da anlam kazandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. ABD’nin 11 Eylül öncesindeki Savunma Bakanlığının resmi rakamlarına göre ülke dışında 725 askeri üssü vardi. Bu sayı Afganistan ve Irak operasyonları sebebiyle 1000′e yaklaşmış durumda. Bu üslerde (Savunma Bakanligi’nin sivil personeli ve aileler dahil) 475 bin civarinda asker oldugu kayitlarda gözüküyor. Üsler ve asker konusundaki gerçek rakamı tahmin etmek biraz daha zor…