Türkiye’nin Yer Aldığı Yeni Jeopolitik Ortam

 

Türkiye’nin Yer Aldığı Yeni Jeopolitik Ortam

Dünyada meydana gelen büyük sosyal olaylar; siyasi, askeri, sosyo-kültürel ve ekonomik alanlara yansır, siyasi coğrafyada değişiklikler yaratır ve mevcut dengelerin bozulmalarına sebep olur. Bozulan dengelerin yeniden tesisi için yeniden şekillenme ve düzenleme arayışları başlar. Bu arayışlar uzun zaman alır, hatta devamlı olduğunu söyleyebiliriz. Her seferinde güçlü ülkelerin/galiplerin öngördüğü şekilde bir düzen oluşturulur ve bu düzen de “Yeni Dünya Düzeni” olarak adlandırılır.

Her “yeni dünya düzeni”, oluşumunu sağlayan güçlerin milli menfaatlerini gerçekleştirecek düzendir. Düzen, güç dengelerini sağlayamamışsa, adil değilse (güç odakları açısından) yeni bir düzeni aratacak büyük olaylar yola çıkıyor demektir.

Soğuk Savaş sonrası kurulan yeni dünya düzeninin geldiği aşamaya bugün “Küreselleşme” deniyor. Küreselleşmenin temelleri; aslında, İkinci Dünya Harbini müteakip atılmaya başlamıştır. IMF ve Dünya Bankası gibi dünya ekonomisinin kontrolünü elinde tutacak oluşumlardan sonra kurulan uluslararası örgütler günümüze kadar küreselleşmenin örgüsünü ve ağını tamamladılar, 1980’den itibaren de ekonominin küresel çapta tam kontrolünü sağlayacak enstrümanların (özelleştirme… gibi) düğmesine basılmaya başlandı.

Ekonomide, kültürel alanda ve politikada küreselleşme / küreselleştirme devam ederken Soğuk Savaşı sona erdiren Sovyetlerin çöküşü, Varşova Paktı’nın dağılması ve komünizmin iflası ile Avrasya’da, daha doğrusu Türkiye’yi çevreleyen jeopolitik koşullarda önemli ve bazı alanlarda köklü değişiklikler oldu.

Bu değişiklik ve gelişmelerin başlıcaları; küresel ve bölgesel boyutlarda yeni kuvvet dengeleri, Rusya’nın toprak kayıpları ve siyasal, ekonomik ve askeri gücünün küçülmesi, Avrupa’da yeni siyasal oluşumlar, Orta Asya ve Kafkaslarda Türkiye ile etnik, tarihi ve kültürel bağları bulunan ülkelerin bağımsızlıklarına kavuşmaları, Balkanlar ve Kafkaslar’daki etnik gerilim ve savaşlar ve Körfez Savaşından beri daha da karmaşık hale gelen Ortadoğu’nun istikrarsız ve belirsiz durumudur.

Diğer bir boyutta ise; küresel alanda mevcut iki kutuplu güç dengesi dengesizliğe dönüştü, ABD’nin müttefiki olan ülkeler Avrasya’da stratejik konumlara sahip ülkeler olarak ABD’nin gücünü artıran faktörler oldu; dünya GSMH’dan %30 pay sahibi olan, özellikle askeri amaçlara uygulanan teknoloji, araştırma ve enformasyon teknolojisi alanlarında ön safta bulunan, iyi ve kötü tarafları ile bütün dünyaya yayılan kültürü ve askeri gücü ile ABD küresel güce ve etkinliğe sahip tek devlet konumuna geldi.

Bir diğer olgu ise; küreselleşmenin temel ögesi olan mal, sermaye hizmetlerin uluslararası dolaşımının serbestleşmesi ve teknolojik ilerlemelerin etkisi ile dünyanın gittikçe daha fazla entegre olmasıdır. Bu gelişmenin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için avantajları olduğu kadar riskleri de vardır.

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle, Rusya’nın oluşturduğu askeri tehdit uzun bir süre için ortadan kalkmıştır. Rusya’nın içinde bulunduğu bugünkü koşullarda eski SSCB hudutları dışında kuvvete başvurması düşünülemez. Avrupa’da eylem imkanları, NATO’nun genişlemesi ile büsbütün kısıtlanmaktadır. Ancak Kafkasya’da durum farklıdır. Burada Ruslar daha fazla askeri hareket imkanına sahiptir ve bu da yaşanmaktadır. Orta Asya’da ise Rusları engelleyecek bir güvenlik sistemi mevcut değildir.

Balkanlar ve Kafkasya’daki gerginlik ve çatışmalar, Orta Asya’daki istikrarsızlık, Ortadoğu’daki kronik bunalım ve çatışmalar, Türk-Yunan ilişkilerindeki sorunlara iç istikrarsızlıkları ve Batının içinde tortulaşan kinini, hor görmesini ve Haçlı zihniyetiyle oluşturduğu hâlâ bitmeyen “Doğu Sorunu”nu da eklersek Türkiye’nin içeride, batıda, güneyde ve doğuda potansiyel tehlikelerle karşı karşıya olduğu gerçeği kaçınılmazdır.

Türkiye Cumhuriyeti, zor bir coğrafyada yer almaktadır ve uzun vadeli politikalar üretmesi kolay değildir. Çünkü bu politikalar çok yönlü, çok seçenekli ve bağımsız politikalar olmayı gerektirir. Türkiye’nin politika üretiminde yakın çevresi, Avrasya’daki güç odakları ve küresel güç ve aday güçler etkin faktörlerdir. Bu nedenle, Türkiye için seçenekler sunmadan önce, Türkiye’yi çevreleyen coğrafyadaki jeopolitik gelişmeleri ve Avrasya’dan başlayarak ABD, AB Rusya Federasyonu, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya, Orta Asya ve Çin’in bölgesel ve Avrasya çapındaki muhtemel politikaları ve stratejileri ile Türkiye’ye bakış açılarına özetle yer verilecektir.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski